Kasım 2003

-
Aa
+
a
a
a

"Günümüzün iletişim dünyasında bir konuya yayın yasağı koymak, Nasrettin Hoca'nın, etrafında üç duvarı bulunmayan türbesinin kapısına kilit vurmaktan farksızdır." Oktay Ekşi, Basın Konseyi Başkanı (İstanbul DGM Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, kentteki bombalı saldırılara ilişkin basın yayın yasağı getirmesi üzerine)

Kasım ayında, o güne kadar başka ülkelerin canını yakmış olan terör saldırıları bu kez Türkiye’ye, İstanbul’a gelmişti. 15 Kasım’da Kuledibi ve Şişli’deki iki sinagoga yönelik bombalı saldırıları, 5 gün sonra 20 Kasım’da Levent’teki HSBC Bankası Genel Müdürlük Binası’na ve Galatasaray’daki İngiliz Büyükelçiliği’ne yönelik saldırılar izledi. Aralarında Türkiye’ye duyduğu büyük ilgi, sevgi ve Türkçe’ye vukufu ile tanınan Başkonsolos Roger Short’un da bulunduğu elliden fazla ölü, yüzlerce yaralı ve dayanılmaz görüntüler vardı İstanbul’da.

Dışişleri Bakanı Gül, saldırıların uluslararası bağlantılı bir terör olayı olduğunu söylüyordu. Londra merkezli El Kuds El Arabî gazetesi, o günlerde, saldırıları El Kaide’nin üstlendiğini duyurdu. Daha doğrusu, El Kaide’ye bağlı, ‘Ebu Hafz-el Mısrî’ adlı bir grubun. Emniyet birimlerinin isimlerini belirlediği saldırganlar da El Kaide ile bağlantılı çıkıyordu.

İstanbul’daki saldırıların ardından başlayan önemli tartışmalardan biri Başbakan Erdoğan’ın açıklamalarıyla ilgiliydi. Başbakan ‘islami terör’ ifadesini kullanmak istememişti. Toplumun geniş kesiminde ise terörle mücadelede ismini koymanın da etkili olacağı dile getiriliyordu. Başbakan Erdoğan’ın, AKP’nin tabanını dikkate alarak sözlerini tarttığı da söyleniyordu. Basında dile getirilenler arasında, Emniyet birimlerinde AKP iktidarıyla birlikte başlayan kadro değişikliğinin güç kaybına neden olduğu da vardı.

O günlerde, İngiliz Dışişleri Bakanlığı, İstanbul ve Ankara’da yeni saldırılar olabileceğine dair elinde bilgi bulunduğunu öne sürüyor; UEFA, Şampiyonlar Ligi ve UEFA Kupası maçları için Türkiye’nin güvenli olmadığı sonucuna varıyordu. Diplomatik girişimler sonuç vermeyince, Galatasaray ile Beşiktaş’ın Türkiye’de oynayacakları maçlar, Avrupa’da tarafsız sahalara alındı.

Kasım ayında, Hükûmet, Meclis’ten aldığı Irak’a asker gönderme yetkisini kullanmamaya karar verdiğini açıklarken Başkan Bush’un Britanya gezisi başlıyordu. Bush’un binlerce koruma, ajan ve araçla örülmüş, benzeri görülmemiş bir koruma balonu içinde çıktığı gezi, 150 bin kişilik büyük bir gösteriyle protesto edilirken Daily Mirror gazetesi, Ryan Perry adlı muhabirinin Buckingham Sarayı’nda 2 ay önce işe alındığını ve Bush’un Saray’a gelişini yakından izlediğini yazdı. “Niyetim kötü olsaydı, istediğim her şeyi yapabilecek durumdaydım,” diyordu muhabir Perry.

Dünya güvenli bir yer değildi artık; Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da yaklaşık 10 kişinin ölümüne ve 100 kişinin yaralanmasına yol açan intihar saldırısıyla birlikte Irak’ta işgal güçlerine yönelik saldırılar da artmaya başlayınca Amerikalı sivil yönetici Paul Bremer apar topar Beyaz Saray’a çağrıldı. Bush yönetiminin Irak’taki kaotik halden ve Geçici Yönetim’in performansından memnun olmadığı dile getiriliyordu. Bağdat Uluslararası Havaalanı yakınlarında düşürülen bir Amerikan helikopterinde 15 asker ölmüş, Irak’ın güneyindeki Nâsıriye’de, İtalyan askerlerinin konuşlandığı üsse düzenlenen bombalı saldırıda, 18’i İtalyan, en az 27 kişi yaşamını yitirmiş, 56 Iraklı da yaralanmıştı. Irak’ta, Bush’un zafer ilan ettiği 1 Mayıs’tan o günlere kadar geçen sürede ölen Amerikalı asker sayısı 185’ti. Bu arada, Amerikan doları, Avro karşısında görülmedik ölçüde gerilemiş, ABD’ye döviz girişinde büyük düşüş olduğu ortaya çıkmıştı. Rumsfeld’in Britanya’da “sabuklama” ödülü’nü kazanmasıysa, ayın en sevindirici haberlerinden biri olmuştu.

Ortadoğu’da şiddet sürer, Afganistan’da Taliban, savaş ağaları ve genel kaos yükselirken Asya’nın kuzeyinde, Gürcistan’da sessiz sedasız bir devrim oldu. Ay başındaki Parlamento seçimlerini hile yapıldığı gerekçesiyle protesto eden ve Cumhurbaşkanı Eduard Şevardnadze’nin istifa etmesini isteyen onbinlerce muhalif, günlerce Tiflis meydanlarını doldurduktan sonra Meclis’e doğru yürüyüşe geçmişti. Halk Meclis’i basınca, Şevardnadze apar topar kürsüden indirilip korumaları eşliğinde kaçtı, önce istifa etmem dedi, sonra istifa etti ve devlet başkanlığını vekâleten üstlenen, eski Parlamento Başkanı bayan Nino Burcanadze, 45 gün içinde seçimlerin yenileneceğini söyledi.

Türkiye’de AKP hükûmeti için önemli gündem maddelerinden biri Kıbrıs’tı. AB Komisyonu’nun Türkiye’ye ilişkin İlerleme Raporu’ndaki “Kıbrıs’ta çözümsüzlük, Türkiye’nin üyelik sürecine ciddi engel teşkil edebilir” ifadesi, Ankara’da sıkıntı yaratmıştı. Öte yandan, Avrupa Konseyi, Türkiye’nin, Kıbrıslı Rum Titiana Luizidu’ya maddi tazminatı, en geç 19 Kasım tarihine kadar ödemesini de istiyordu. Türkiye, Ekim ayında, söz konusu tazminatı ödemeyeceğini ifade etmişti.

Buruk bir Kasım ayının sonuna gelinirken Michael Jackson’a çocuklara yönelik cinsel taciz gerekçesiyle tutuklama kararı çıkıyor, Türkiye’de bir sanık türbanlı olduğu gerekçesiyle mahkeme salonundan çıkarılıyor, BM dünyanın AIDS ile nihai savaşı kaybetmek üzere olduğunu duyuruyordu. Bir de, dünyada yetersiz beslenenlerin sayısının 850 milyona yaklaştığını ve maymun türlerinin tümünün de 50 yıl içinde yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bulunduklarını duyuruyordu BM.